bugün

entry'ler (635)

ankara

şu anda sıkıcı ve bir o kadar da huzurlu şehir.

bir derdim var yaşanmışlıkları

no: #58940
üye: memcos
tarih: 25.07.2012 18:39
durumu: kapali - kapatildi.
şikayet: ulusözluk moderasyonuna;

pseco adlı yazar özel mesaj yolula şahsıma kufur etti gereginin yapılmasını saygılarımla arz ederim...
moderator
sayın memcos,

siz de ona küfür edin, ödeşin.
(25.07.2012 18:46)
memcos
moonlight sen misin hacı sil 1 gun caylak yap şu ipneyi be :D
(25.07.2012 18:50)
moderator
bakın şu an siz de kendisine hakaret ettiniz, ödeşmiş oldunuz.
(25.07.2012 18:51)
memcos
oldu o zaman
(25.07.2012 18:53)
moderator
yine bekleriz.
(25.07.2012 18:56)

sözlük yazarlarının itirafları

*sakalım uzun bu aralar...

*aslında neredeyse 3 yıldır jilet değmedi sakalıma. önceden top sakal bırakırdım, eskiye oranla az da olsa yaşlandım sanırım. tırnaklarım bir haftadır uzundu sanki ama elim bugün gidebildi tırnaklarımı kesmeye. sıcakların da etkisiyle her gün banyo yapıyorum. sıcaklar da olmasa onu da yapmam, eminim.

*önceden sınavlarda başarısızlığıma şaşırılırdı ama şimdi ben bile şaşırmaz oldum. herkes bana hayırlısı diyor, gerçi ben de diyorum ama sanki biraz fazla söyler olduk bu kelimeyi ve o kelime gerçek anlamını yitirmek üzere.

*sabaha kadar oturup akşama kadar yatar oldum, gerçi önceden de öyleydim ama şu an rahatsız eder oldu bu durum.

*1 ağustos'ta resmen askerim ama rapor alıp erteletecem sanırım, ne için ertelettireceğimi tam anlamıyla bilmiyorum.

*ders çalışmak araç değil amaç oldu artık, ders çalışma sonunda bir şeyler olacak mı bilmiyorum.

*ben bu yazıyı sana yazdım başlığına hep bir umutla giriyorum ama kimse bana yazmıyor, çok da üzülmüyorum.

*kendime dahi tahammülüm azaldı, çok kıramayacağım biri değilse telefonları açmıyorum.

*karşımdaki insan bir şey anlatırken sıkıcı ayrıntılar verirse ona içimden küfürler ediyorum.

*önceden ulusözlük kaliteliydi ve benim için de vazgeçilmezdi ama şimdi her an hesabımı sildirebilirim, sırf burada bir kaç muhabbet ettiğimiz insanla iletişim kesilmesin diye durur oldum.

*insanlara güvenim oldukça azaldı.

*neredeyse hiçbir şey yapmıyorum bu aralar.

*kimsenin umut verici sözleri tatmin etmiyor artık beni, ama tatmin oluyormuş gibi davranıyorum.

*birçok kişiyi siliyorum bu aralar hayatımdan, hem de çok kolayca.

*bu yazıyı buraya kadar okuyanlara bu şarkıyı http://fizy.com/#s/16k7jk armağan ediyorum.

oturup 6 ay kpss çalışan mal

benim de dahil olduğum gerizekalılar topluluğudur ve hatta bazı gerizekalılar oturup bir sene çalışır; fakat doğru çalışma yöntemi bu değildir, verimli çalışma şu şekilde olur:

sınavın cumartesi günü olduğunu varsayalım:

1-cuma günü sabah 5 gibi kalkılır, namaza gidilir.

2-namazdan gelinir, gül kokulu esans sürülüp sağlam bir kahvaltı yapılır.

3-sınava girecek uzaktaki arkadaşlar aranıp, ahde vefa edilir.

4-öğlen olduğunda namaza gidilir ve tüm cemaatin göreceği şekilde camiye yardım yapılır.

5-cemaatten arkadaşlarla buluşulup hoca efendi dinlenir, gerekirse ağlanır!!!

6-akşam yemeği yenir ve ajansı almak için internete girilip samanyoluhaber açılır.

7-yatmadan önce google arama trendlerine bakılır 3 kulfu bir elham okunup yatılır.

8-sabah dinç bir şekilde kalkılır ve babalar gibi sınava girilir.

9-sınav iyi geçmiştir.

10-telefonla arkadaşlar aranır ve tuhaftır ki hepsinin ki iyi geçmiştir yalnızca son üç soru biraz zorlamıştır ama sorun değildir.

11-bir ay sonra sınav açıklanır ve sınav rahat bir şekilde kazanılır.

12-gencimiz kilit bir noktada iyi bir memuriyet elde etmiş ve çok kazanır.

13-benim de dahil olduğum gerizekalı grup ''ulan napacaz amk sigara da kalmadı, askerliği nasıl erteleyecez'' der birbirlerine.

not:dinden soğuttunuz insanları amk.

not2:galatasaraylıyım.

kpss 2012

ösym'nin yaptığı sınavlara senelerdir giren oldukça tecrübeli biri olaraktan genel bir yorum yapalım.

sınavda kopya vardı veya yoktu bunu en son değerlendireceğim. önce derslerden başlayalım.

türkçe: geçmiş yıllarda yapılan sınavlara oranla kesinlikle daha zor ve daha eleyiciydi, süre alıcıydı, kastırıcıydı.

matematik: geçmiş yıllarda yapılan sınavlara oranla biraz daha zor ve süre alıcıydı, matematik ve türkçe eleyici olacaktır.

tarih: genel anlamda kolaydı; fakat zor olan sorularında yorum işlemiyordu.

coğrafya: geçmiş sınavlara oranla kolaydı; ama yine tarih gibi birkaç eleyici soru vardı ve türkçe-matematik'te çok fazla süre harcayan adaylar bu bölümde panik halinde olacaklarından buradaki netler düşük gelebilir.

anayasa: oldukça kolaydı.

genel anlamda bir değerlendirme yapmak gerekirse normalde 95-100 arası netler çıkarabilen birinin bu sınavda çıkarabileceği net sayısı 85 falan olur, istisnalar elbette olur ama üç aşağı beş yukarı budur.

şimdi gelelim sınav dışı etkenlere:bazı oruspu çocuğu gözetmenlerin sınav esnasında bok var gibi dayanamayıp fısır fısır muhabbet etmeleri 3 saat siktiklerimin çenelerini tutamamaları durumu her sınavda mutlaka olmakta; buradan o oruspu çocuklarına selam ederim, 3 defa uyardım sınav esnasında susmadı.

veeeeeeeeeee gelelim asıl meseleye: önceden ösym'ye aşırı bir güven vardı, çok daha profesyonellerdi fakat şuan şaibeli olmayan sınav yok amk, kuruma güven sıfır.

bir sınav yaparsın asgari ücret alan bir babanın oğlu o sınava girer tek çaresi odur çünkü, sınava girmese başka bir mesleği yoktur bildiğin acından ölecektir; ama bazı oruspu çocukları bunların emeğine girer; peki kimdir bunlar:

oruspu çocukları sıralı tam liste:

1-soruları çalan.

2-soruları çalmaya teşebbüs eden.

3-soruların çalınmasına göz yuman.

4-bile bile şifre hazırlayan.

5-apaçık olan kopyayı kabul etmeyen.

6-kul hakkı yiyen.

hepiniz oruspu çocuğusunuz. ulan adam part time çalışıp aldığı üç kuruşu sırplanlar gibi bekleyen dershaneye veren adamların hakkına girdiğiniz için oruspu çocuğusunuz.

bana şimdi kalkıp kopya yok demeyin bir kurum çıkıyor daha sorular yayınlanmadan eğrisiyle doğrusuyla tüm soruları yayınlıyor fakat ne gariptir ki hayvan gibi şekilli sorular tüm detaylarıyla hatırlarken en kısa sorular olan güncel bilgi sorularını hatırlamıyor, hadi bunları da geçtim, birçok sorunun cevabı sınavdan bir gün önce google da trend yapıyor.

ulan tamam bunların tümünü geçtim adam bile bile ygs'de şifre hazırlamadı mı? orda niye iptal etmediniz sınavı?

bunu da geçtim her sene polislik soruları cemaat evlerine servis edilmiyor mu? sanırım 2008'de 6000 kişinin alınacağı sınavda 10000 kişi full yapmadı mı?

sizin bu yaptığınızın insanlıkla müslümanlıkla alakası var mı?

özetin özetini geçeyim kardeşlerim;

göz göre göre yapılan şifreli sınavı iptal etmeyen adamlar bu sınavı hiç iptal etmez, bu konuda sanırım hepimiz hemfikiriz; fakat iptal etmeyecekler diye de tepki göstermeyen, konuyu gündemden düşüren adayların da ayrıca amlarına koyayım.

hele hele sınavda kopya çekildiğini bilip de sınavı nispeten iyi geçen adayların da ''sınav iptal edilmesin yhaa'' diyen adaylar benim gözümde kopya çekenlerden daha yavşaktır.

not: benim sınavım iyi geçti.

not2:mersin idman yurduluyum.

farelerin büyüyünce fil olması

''hahahahaha yine kaçırdın aşkım'' diyerek kahkahalar attı.

Ulan bir türlü yakalayamamıştım sik kadar fareyi. Önce delikten kendini gösteriyor, biz herhangi bir tepki göstermezsek cesaret buluyor biraz daha çıkartıyor gövdesini ama çok küçük de olsa bir tepki gösterirsek hemen geri deliğine kaçıyordu.

Çocukluğuma dayalı bir korkusu vardı farenin bende. Mersin'de yaz aylarında sokakta bile karşılaşabiliyordunuz farelerle, sıcaklık gölgede 45 derece ama tabi çocuğuz o zamanlar siklemiyoruz sıcak soğuk.

Mahallenin bizden yaşça 3-5 yaş büyük soytarı abisi ''koşun lan kıstırdım mınakoduğumun faresini'' diye bağırdı. Biz de hemen koştuk tabi, gerçekten de kıstırmıştı fareyi. Fare her tarafı beton olan küçük bir deliğe girmişti, kaçacak yeri kalmamıştı, bizim soytarı abi de eline bir değnek almış fareyi bir o köşeye bir bu köşeye kovalıyordu. Baktım kaçacak yeri yok farenin ''abi öldürmesek mi'' dedim. O da bana dönüp ''öldürmeyelim de ilerde anamızı mı siksin'' dedi. Anlayamamıştım, anlattı:

''olm bu fareler gittikçe büyüyorlar hiç ölmüyorlar, en sonunda da fil oluyorlar''dedi, ardından da ekledi: ''sen hiç fil gördün mü hayatında'' dedi. Birkaç defa televizyonda görmüştüm gerçekten de çok büyüktüler. ''tamam abi o zaman hemen öldürelim'' dedim. Sen öldürebilir misin memcos?'' diye sordu. Cevabım netti: ''anasını bile sikerim''

Yıllar geçti tek çalıştığım ofisin yan duvarlarına koruma amaçlı ahşaptan korumalık yapılmıştı, eskimiş ahşapların içinden her daim ya fare sesi ya da envai çeşit böcek sesi gelirdi. Farelerin büyüyünce fil olmadığını artık öğrenmiştim ama yine hafif bir korku vardı bende farelere karşı, onları her gördüğümde filler aklıma gelirdi.

Öğleden sonra olmuştu ofiste tek başıma çalışıyordum, sevim aradı, sesini duyunca özlediğimi anladım. ''napıyorsun memcos çok sıkıldım gelsene'' dedi. Ben de işimin daha çok olduğunu onun gelmesini söyledim. O gelmeden işleri bitireyim de sevdiceğimle rahat rahat muhabbet edeyim dedim kendi kendime.

Sevim sevgilimdi. Orta boylu kızıla boyanmış saçları ve laf aramızda biraz tiki diye tabir ettiğimiz kızlar sınıfına giriyordu, maddi durumu çok iyi değildi ama yemek yemez marka giyinir, aşk-ı memnu izler, how l met your mother çok kafa dizi yhaaa tavırlarında gezer, kendine güvensiz biridir fakat konuşmalarına bakınca burger king'lerdeki şeflerden hiçbir farkı yoktur. Ben bunları biliyordum ama sevim'i bana çeken ismi gibi sevimli bir hali vardı yoksa ben de çekmezdim onu, ama işin açığı seviyordum sevim'i.

Sevim geldi ama hala işleri bitirememiştim, bir boynuma sarılıyor, bir bilgisayarın mouse'uyla oynuyor, işi bitirmemi engelliyordu, ikna ettim;15 dakika bekle işi bitireyim rahat rahat muhabbet edelim'' dedim. Oturdu bir kenara işimi bitirmemi bekliyordu ki birden bir ses yükseldi sevimden ''ayyyyyyyyyyyy fare aşkım, sen daha öldüremedin mi bunu'' diye bağırdı. Hemen yerimden fırladım içimden ''şimdi senin ananı siktim mınakoduğumun faresi'' dedim ve ofiste yerleri temizlemek için kullandığımız fırçayı çıkarıp fareye doğru yürüdüm, fareden korktuğumu sevim'e belli etmeyerekten; ama fare deliğine kaçalı çok olmuştu, yakalayamadım, o arada sevim:

''hahahahaha yine kaçırdın aşkım'' diyerek kahkahalar attı.

Fareye daha çok sinirlendim, sevdiğim kızın yanında rezil etmişti beni, elimde uzun sapıyla fırça, deliğin başında beklemeye başladım ama nafile ne gelen var ne giden tekrar yerime oturdum. işimi de çabucak bitirip muhabbete daldık sevdiceğimle , tabi muhabbet yine aynıydı ''ne zaman terfi edeceksin memcos, ne zaman doğru dürüst bir işin olacak, biz ne zaman evleneceğiz'' sorular hep aynıydı sadece değişen cevaplardı ''biraz daha sabret canım müdürle konuştum geçen hafta bir cevap verecek, ben olmasam bu işyeri dönmez, benim değerimi biliyorlar'' gibisinden cevaplar veriyordum, o tatmin olmasa da tatmin oluyor numarası yapıyordu anlıyordum çok fazla sabredemezdi ama yapacak hiçbir şeyim yoktu, elimden bir şey gelmiyordu ama onun da benden bu iş ve maaş meselesi yüzünden yavaş yavaş soğuduğunu seziyordum.

***

Hava o gün kapalıydı, ben ise bir yandan sevim'i ve geleceğimizi düşünüyor bir yandan da işlerimi bitirmeye çalışıyordum, derken sevim aradı birden mutlu olduğumu hissettim ve sesini duyar duymaz da özlediğimi anladım; ama sesi hiç de benim sevim'imin sesi gibi değildi, zaten hemen de konuya girdi, ''memcos ben artık yapamıyorum ya evlenelim, ya da ayrılalım'' dedi.

Dur bi Dakka amk mantık hatası var bu cümlede ayrılalım diyen insan evlenelim demez, evlenmek isteyen ayrılmaz. Bu nasıl cümle lan hem de benim sevim'im söylüyor bu siktiğimin devrilmiş cümlesini.
''peki sevim evlenelim o zaman sen de haklısın çok uzattık meseleyi'' dedim.

Tabi sevim yapıştırdı soruyu:
''üç kuruşluk maaşla nasıl evlenelim memcos'' dedi. ''biz birbirimizi seviyoruz sevim, para nasıl olsa bulunur'' dedim, Olmadı ikna edemedim. Son kez bir çabayla ''dur sevim müdürle konuşayım durumu açık açık anlatayım halden anlar belki'' dedim. O da bana''yükselse ne kadar yükselir Allah aşkına memcos'' dedi. Belli''ya ayrılalım ya evlenelim'' derken aslında ''ayrılmak istiyorum'' diyordu.

Sordum:

-Açık açık konuş sevim ne istiyorsun?
+sen bana cenneti verebilir misin memcos ?
-biraz duraksadıktan sonra-
+cenneti veremem belki ama cehenneme gidiyorsak beraber gideriz.
-kelime oyuna yapmam memcos bana olmuyor işte sen de görüyorsun.

* * *

Hiçbir şey olmamış gibi işime kaldığım yerden devam ettim, o arada ofisteki fare deliğinden çıkmış etrafa bakıyordu, elimdeki telefonu fareye doğru fırlattım hemen içeri kaçtı.
Allah'ım bu nasıl bir acıydı tek sevdiğim kadın ''ya evlenelim ya ayrılalım'' diyor, ''evlenelim'' diyorsun türlü bahaneler uyduruyor.

Bir saat kadar tek başıma oturdum ofiste, herkes çıkmıştı işyerinden bir tek ben kalmıştım, ben de çıkıp tekel büfesine gittim bir bira aldım gazete kağıdına sardırdım, küçükken bira içenlere sırf o gazete yüzünden özenirdim, sonra ''ulan ne özenti adamım ben böyle'' deyip kendi kendime kızdım. Tekel büfesinden 10-15 metre uzaklaştıktan sonra tekrar tekel büfesine dönüp bir de marlboro aldım, normalde Winston soft içerdim ama marlboro bir nevi kızgın olduğum zamanlarda kendime kıyak yapmak anlamına geliyordu. Tekrar ofise döndüm, nefes alamıyordum göz göre göre sevdiğim gidiyordu avuçlarımdan, ne yapacağımı şaşırdım, telefonu elime alıp fanatik Galatasaraylı Ersoy abimi aradım ''ne oldu memcos'' dedi. Durumu en ince detayına kadar anlattım ve sonuna ekledim ''ben onsuz yaşayamam abi'' dedim. O da bana ''ne kadar sevdin sen memcos'' dedi, sesimi çıkaramadım değer biçemedim sevgime, sonra tekrar sordu ''galatasaray kadar mı memcos?'' dedi,''galatasaray kadar abi'' dedim, tek ölçüsü galatsaraydı Ersoy abimin, biraz üzücü fakat gerçekçi konuşurdu Ersoy abi. Ve anlattı bana:

''memcos bak şimdi siz ayrıldınız ama acıyı sen çekeceksin o değil, kadınlar eski sevdiklerini üst üste koyarlar ama erkekler yan yana, erkekler hepsine ayrı bir değer biçer ama kızlar yenisini bulana kadar''dedi ve ekledi ''sakın ağlama, erkekler ağlamaz, sadece montunu alıp dışarıya sigara içmeye gider'' dedi.
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm, Ersoy abim acı konuşur ama doğruları konuşurdu, ne dese ilerde karşıma çıkardı, kabullendim.

***

Sevim'den ayrılalı üç ay geçmişti, terfi etmiştim, artık evlenecek kadar para kazanabiliyordum hatta daha da fazlasını. Sevim aradı: ''memcos sensiz olmuyor, sensiz olduğum günlerde senin değerini bir kez daha anladım'' dedi. siklemedim, telefonu kapattım.

Telefonu kapatır kapatmaz fare kendi deliğinden dışarı çıkmıştı bir süre onu izledim, daha sonra dışarı markete gittim, bir kilo tulum peyniri aldım, fare deliğinin girişine 100 gram kadarını koydum, diğer gün geldiğimde hepsi bitmişti, hepsini yemişti farem, artık daha da çok besleyecektim onu, çünkü büyüyünce fil olacaktı benim farem.

O an hayatın anlamını anladım, tek anlamı vardı hayatın:para-para-paradise

montumu ve mp3'ümü alıp dışarıya sigara içmeye gittim:http://ulu.so/uibahj

Hikayenin aslı çok daha uzun, bu benim söyküm istersen anlatırım.

Şubat 2012,
Bahçe/osmaniye

pseco

muhtemelen uyeolmadanlinkigoremeyenadam adlı yazarla birlikte liseli kızların dikkatini çekmeye çalışan göt panpalar. o değil de liseli kızlar yattı amk.

uyeolmadanlinkigoremeyenadam

muhtemelen pseco adlı yazarla birlikte liseli kızların dikkatini çekmeye çalışan göt panpalar. o değil de liseli kızlar yattı amk.

çocuk parkında karşılaşılan eski sevgili

en sevgiliydi, tek sevgiliydi...

öğleden sonra olmuştu, iş başımdan aşkındı, yeter amk sikecem yapacağınız işi deyip kendimi dışarı attım.

nereye gideceğimi kesinlikle bilmiyordum, tek amacım iş yerinden biran önce çıkmaktı. işler sarpa sarmıştı, muhasebe departmanına yeni alınan volkan iyi biriydi ama işini doğru dürüst yapamıyordu. bende daha ilk günden bağırıp çağırıp işten soğutmak istememiştim. aslında hep böyledim ben, birilerine içten içe kızar ama ona belli etmez, kendi kendimi yerdim, yine öyle yaptım. tam kapıdan çıkarken güvenlik görevlisi ve yaşı benden bir hayli fazla olan zeki abiyle karşılaştım, normalde her kapıdan geçtiğimde selam verirdim ona. gözgöze geldik ama selam vermedim. kapıdan 10-15 metre uzaklaştıktan sonra bir şey unutmuş gibi yapıp hızlı adımlarla odama yöneldim; amacım, tekrar dışarı çıkarken zeki abiye selam vermekti. kapıdan tekrar çıkarken tekrar karşılaştık. ''napan be zeki abi'' dedim. o da ''sağol memcos'um sen napan, moralin bozuk duruyor nereye böyle'' diye sordu. ''hiç be abi şöyle bir dolaşacam, bunaldım abi'' dedim.

zeki abiye de selam verme görevini tamamladıktan sonra artık dışardaydım ama nereye gideceğimi kesinlikle bilmiyordum; ama ayaklarım bana inat ve kendinden emin bir şekilde ilerliyordu. köşedeki büfeye gittim gündüz gündüz bir bira aldım gazeteye sardırdım küçükken bira içenlere sırf o gazete yüzünden özenirdim, sonra ''ulan ne özenti bir adamım ben böyle'' deyip kendime kızdım. yine 10-15 metre uzaklaştıktan sonra tekel büfesinden geri dönüp bir de marlboro aldım; normalde winston soft içerdim ama marlboro bir nevi kızgın olduğum zamanlarda kendime kıyak yapmak anlamına geliyordu.

biraz daha yürüdükten sonra kendime bira içecek yer aradım. ulan amk gündüz gündüz de görecekler ayyaş zannedecek millet diyerek de kendi kendime söyleniyordum. ara sokakta bir yerde küçük bir park gördüm oldukça da eğilmiş yaprakları neredeyse yere değecek olan bir ağaç, benim tam aradığım yer dedim kendi kendime. hemen ağacın altındaki banka oturup biramı açtım. aslında tam olarak park denemezdi bulunduğum yere sadece bir tane kaydırak vardı, o kaydırakta da kayan bir kaç küçük. anneleri de parkın kenarında oturup onları izliyordu. ara sıra ''yavaş kay kızım, koşturma oğlum'' gibisinden uyarılarda bulunuyordu ama çocukların dinlemediğinin kendileri de farkındaydı.

bi ara gözgöze geldik çocukların annesiyle bana iğrenerek baktıkları belliydi. aslında hak vermedim değil onlara öğlen saatinde elinde birayla biri her ne kadar masumane de olsa çocuklarını izliyordu. rahatsız olmasınlar diye arkamı döndüm bir tane de sigara yaktım. sonra kendi kendime ''ulan yaşım kaç oldu, evlensem şimdiye benim de çocuklarım olurdu'' diye iç çektim; ama olmazdı ki şu ana kadar tek sevdiğim kadın olan meltem, vermişler biz o zamanlar züğürt gezerken jandarma okullar komutanlığı'ndan yeni mezun bir astsubaya, işi var sonuçta demişti annen iki sene doğuda yaşarsın sonra batıda evinin hanımı olurmuşsun. oldun mu lan meltem evinin hanımı oldun mu? ulan bak yine aklıma geldin sikicem artık sen gittikten sonra kan pompalamaktan başka bir boka yaramayan siktiğimin kalbini. en rockcı zamanımızda arabeske bağlattın bizi. ulan okul da bitmiş 8-10 ay bekle belki biz de girecez işe, ulan daha 22 deydin evde de kalmamıştın. hıı tabi sen öyleydin anneni kıramazdın. gerçi ben işe girdikten sonra annen ayak yapmış, memcos gelip istese verirdim, severim iyi çocuktu demiş, ama meltem sen de bilirsin annen beni hiç sevmedi, peki sen sevdin mi lan meltem? cevap belli amk sevmedin, sevsen gider miydin? giderdin giderdin, çünkü kıramam ben annemi derdin.

sen gittikten sonra ben hiçbir bok yapmadım meltem, şarkı da dinlemedim seni hatırlatmasın diye ama eski bir kitapta buldum geçmişimizi bizim çocukluğumuzda yazılmış, sanki bize yazılmış.

--spoiler--
Sülün abla senin kıymetini o astsubay bilmez
Perdenin aralığında görmedi ki seni
Evlendiniz sen de lök diye soyundun
Kostüm zorlama ışık berbat
Hiçbirşey sahiden olmuyor
Ama bizim filmimiz öylemiydi seninle
Yatardık sotaya pencerenin önüne
Ürpertir soğuk gece şehvet neyse işte
Senin odanın ışığı yanar
Nasıl çapkın yüzlük bir ampul
ilk gülme efekti belirir gecede
Hemen susturulur kıkırdayan bizzat gece tarafından
Bir an kaybolur odanın kırsalında
Oyalanırsın on saniye kadar
Derken bir dönersin ki bizim perde aralığına
Allahım sutyen katına!
Ve sülün bir beyaz sutyendir ergenlik çağımın adı
Hani senin astsubayın görmediği bile
Hani o gerdek karanlığında alelacele çıkarıp
Yastığın altına tıkıştırdığın
Ben sende kadın meselesini sevdim biliyor musun?
Şimdi bırak bu ayakları diyeceksin
Ama samimi söylüyorum
Senden öğrendim tenimde kadın ne iş yaparmış
Eyvah dedim ben şimdi hep bundan isterim
Eteği de mi çıkardın
Yok canım bu kadarına dayanmaz
Uzayan sokağın abazanları
işte düşleri de gerçeği de öldürecek kadar soluk
Ve bir son yazısı kadar sevimsiz gecelik
Örttü meselenin üstünü.
Yani demem o ki sülün ablam
Biz bilirdik kıymetini
Astsubaya verdiler o başka

Bir fiyakayla geldiler seni istemeye
O zaman sıteyşın reno yeni çıkmış
Bagaj kısmında çocuk taşımak marifet o zaman
işte besili papyonlu bir yeğeni oraya çıkarmışlar
Sen de bizim arabanın kafa sallayan köpeği ol misali

Gittin netice
Sıteyşın bir kederle
Bir daha ne senin kıymetin bilinir
Ne de biz yatabiliriz herhangibir kişiyle
Senin beyaz sutyenin olmadan...
--spoiler--

nedense okudum, okudum hep bunu okudum belki de yazandan çok daha fazla okudum. fanatik galatasaraylı ersoy abimin ''ulan ben galatasaray'ın uefa maçını hakan şükür'den daha fazla izledim'' dediği gibi ben de hep bunu okudum.

çocuklar parkta oynamaya devam ediyorlardı, onlara doğru döndüm, aralarına yeni çocuklar da katılmıştı, ulan o da neydi yeni katılan çocuklardan birinin saçları aynı seninki gibiydi. ulan meltem şimdi düşünüyorum da ben senin en çok saçlarını severdim, ben senin saçlarını severken sen gözlerini kapatırdın. allah'ım bundan daha büyük bir mutluluk var mıydı? ulan bizim kızımız olacaktı be mini etek giydirecektik, kendi kendine oyun oynarken eğilince bezi görünecekti, ulan en büyük mutluluğumuz bu olacaktı ama sen gittin netice de verdiler astsubaya.

şimdi daha net düşünüyorum da ben senden çok senden olacak kızımızı seviyormuşum. saçları seninki gibi olacaktı bir nevi senin 1 /20 küçültülmüş halin. her şeyiyle senin kopyan olacaktı. şimdi bakıyorum da feysbuk'a kızın olmuş ama aynı babası şerefsizim sana hiç benzemiyor, saçları kıvırcık babası gibi. hııı hiç öyle mutluyuz pozu vermeyin feysbuk'ta, duydum aranız bozukmuş, gerçi banane meltem onu siz düşünün, ya da ne bileyim astsubay düşünsün. astsubay demişken doğu görevi bitti mi senin astsubayın, batıda evinin hanımı oldun mu?

bugün bir çocuk parkında karşılaştım kızımızla sevgilim, saçları aynı seninki gibiydi.

senin kıymetini vallahi de billahi de ben bilirdim be meltem ama astsubaya verdiler o başka.

o değilde doğu görevi bitti mi? Batıda evinin hanımı oldun mu lan meltem?

mp3'ün kulaklığını takıp işyerime doğru yürüdüm:http://fizy.com/#s/14jro5

hikayenin aslı çok daha uzun bu benim söyküm, istersen anlatırım.

şubat 2012,

bahçe/osmaniye

sakso çekerken bir anda ağlamaya başlayan hatun

(bkz: sakso çeken sendin aşkım)

gelecekteki sevgiliye not

geçmişinden kopup gel, siktirme geçmişini.

sözlük yazarlarının itirafları

* bu aralar günler çok kötü geçiyor.

* aşk acısının bu kadar zor olacağını düşünmemiştim.

* işsizlik canıma tak etti.

* günler geçiyor ama bende bu aralar geleceğe dair aşırı bir umutsuzluk var.

* sinirli biriyim, bazen birilerini kırabiliyorum.

* bilinçli olarak kimseye kötülük yapmadım.

* evleneceğim kız bakire olmasa da olur diyen erkeklerin çoğu yalan söylüyor.

* dün sözlükten bir kitap arkadaşı edindim, bugün ona kitap gönderdim.

* çok fazla yazarla yüzyüze görüştüm bu sözlükte, nefret ettiğim kimse yok.

* yeni bir aşktan çıktım, şu aşamada tekrar birini sevebileceğime inanmıyorum.

* üniversiteden arkadaşım olan mal özge'nin insan kaynakları uzmanı olmasını sindiremiyorum.

* galatasaray aşktır.

* uzun zamandır bir şey yapmak istiyorum ama ne yapmak istediğimi bilmiyorum.

* sözel çıkışlıyım.

* sayısal bildiğini iddia eden insanların en az %99'undan daha iyi matematik bilirim, bu konuda mutevazı olamıyorum.

* bursa'da hoşlandığım bir kızla ilk buluşmamızda cebimdeki tüm parayla özgen kafe'de hesap ödedim, daha sonra kültürpark'ın girişindeki görevliden yol parası istedim, verdi.

* polislerden nefret ederim, kim olduğu önemli değil.

* iyi dereceden ekonomiden anlarım.

* rosova adlı yazarın ekonomi hakkındaki yorumlarına götümle gülüyorum.

* ileride kız çocuğum olsun istiyorum.

* mersin ve bursa en sevdiğim şehirlerdir.

* sözel çıkışlı biri olarak özel matematik dersi vererek para kazanıyorum.

* ömrüm boyunca çalışsam abimin hakkını ödeyemem.

* bira içmeyi seviyorum.

* küçük bir ilin küçük bir ilçesinde yaşıyorum.

* kendime inanılmaz bir güvenim var.

* hiçbir tv dizisini takip etmiyorum.

* hayatta kime değer verdiysem elimden kayıp gidiyor, birine değer vermekten korkuyorum.

* şırdan, tantuni, kokoreç, turşu, midye dolma hayatın anlamıdır.

* günde bir paket sigara içiyorum.

* sigara zammına murattı'dan marlboro light'a geçerek tepki gösterdim.

* allah'a inancım sonsuzdur ama uzun zamandır cuma namazına bile gitmiyorum.

* atatürkçüyüm ve bundan gurur duyuyorum.

* bu yazıyı yazdıktan sonra mutfaga gidip bir sigara içecem sonra da uyumaya çalışacam.

* george hagi bu gözlerin gördüğü en büyük yetenektir.

* yazıyı nasıl sonlandıracağımı bilmiyorum.

* eğer istanbul'da olsaydım şuan yarın taksim'e hrant için yürümeye giderdim.

* her şeye rağmen allah'a şükür ediyorum.

* ekle butonuna basıp buz gibi bir odada uyumaya gidiyorum.

bir türlü gelmeyen eski sevgili mesajı

beklersin beklersin atmaz.

sabahtan akşama kadar telefonun başında bekletir insanı.

yemek yerken bile sofraya telefonla otutturur adamı.

mutsuzluk yüzünden rahatça okunuyordur, gerginlik diz boyu.

sadece içmek istersin ama içince de kendine güvenemez aramaktan korkarsın.

inat eder aramaz, aklından geçirirsin belki de hiç aklına gelmiyorumdur diye.

ders çalışamazsın, yemek yiyemezsin iştahın kesilir, feriştahın sikilir.

kendini aciz, muhtaç gibi düşünmeye başlarsın.

ama aramayacam diye de inat edersin.

tam unuttum dediğin bir anda aklına gelir.

mesaj sesiyle bir umut kaplar beynini, hızlıca telefona sarılınır.

mesaj:haftsonu vodafonlularla konuşmaya ayda ortalama 7,9 tl ödüyorsunuz. sadece ek 1,1 tl ödeyip, haftasonu şebekeiçi 2000dk almak için haftasonu yazıp 7580e gonderin.

isyan edersin allah'a dur ulan ben arayacam dersin ama gurur ağar basar arayamazsın.

sonra yine içki gelir aklına, içersin, içersin, içersin.

içerken bir mesaj daha gelir telefonuna, yine heyecanlanırsın.

mesaj:değerli müşterimiz xxxxxxxxxx nolu internet hattınız ödenmemiş 141.75 tl faturasından dolayı kapanmıştır. ödemenize takiben hattınız açılacaktır.

ağzına sıçar bu mesaj, yutkunursun elinden bir şey gelmez.

iyice damara bağlarsın birden hayallere dalıp yaşadığın güzel günler gelir aklına, sırıtırken yakalarsın kendini, birden silkinip kendine geldiğinde gerçekle başbaşa kalır, ağlamak istersin ağlayamazsın.

içkinin de artık sonları gelmiştir yeni içki alacak para zaten yok, mutsuzluktan yorgun beden uyumak ister, kaçmak için gerçekten.

içki bir dikişte bitirilir ve yatağa uzanılır uyumak için, kendi kendine hayal edersin şimdi bir mesaj gelse de dünyanın en mutlu adamı olsam.

tam uykuya dalacakken bir mesaj sesi gelir kulağına hayal mayal, ulan saat gece 12'yi geçti bundan sonra operatör mesajı gelmez dersin, kalkıp bir hırsla telefona koşarsın.

mesaj:xxxxxxxxxxxxxxxx nolu kartuş kartınızdaki toplam 32.74tl puanın 10.41tl'sinin geçerliliği 19/12/2011 de bitiyor. puanlarınız silinmeden harcamayı unutmayın!

bu sefer hakkaten küfür edersin mavi markasına da kıvanç yavşağına da artık mavi'den alışveriş yapmamaya karar verirsin.

ve kendini uykunun kollarına teslim edersin.

gece birdenbire uyanırsın alkolden mide bulanmakta, idrar torbası baskı yapmaktadır.

bir hırsla tuvalete gidip hemen geri gelmeyi ve yatmayı düşünürsün.

öyle de yaparsın ama yatmadan önce ışıklar sönünce bilekberi'nin kırmızı ışığının sana göz kırptığını görürsün.

vodafone'da ttnet'e de mavi'ye de küfür edip mesaja bakmadan yatarsın.

sabah kalkıp kendine kızarsın, beni bu hale sokan kıza neden hala aşığım dersin.

biraz aklı başındalıkla ''unutacam artık yeter ben güçlüyüm'' dersin.

çıkıp balkona derin bir nefes alırsın, sağlam bir kahvaltı yaparsın.

daha önce hiç yapmadığın halde gidersin gazete alıp gelirsin.

bir neskafe üçü birarada alıp marlboro'yla içersin.

mor ve ötesin'den daha mutlu olamam şarkısını dinler gaza gelirsin.

telefon hala aynı yerdedir, dün gecenin köründe gelen mesaj gelir aklına.

çok da merak etmeden açarsın mesajı.

mesaj:''napyosn''

şakirtle müslüman arasındaki farklar

müslüman 17-18 yaşındaki gençlerin sorularını çalıp kul hakkı yemez.

şakirt anasını bile siker.

ben deniz olmadan yaşayamam yha diyen kız tipi

kendini balık sanan ve muhtemelen kökeni yozgat'a dayanan kızdır.

11 kasım ankara biz daha ölmedik iki zirvesi

kabile bar'da yapılacak zirvedir. herkese duyurulur. adres için:

--spoiler--
barın adı kabile. Konur 1 sokakta mülkiyeliler var onun yanındaki binaya girip en üst kata cıkıyorsun. Aslında konur sokağa girdiğinde yukarı bakarak yürümen yeterli kesin görürsün

--spoiler--

11 kasım cuma günü saat 17:00 görüşmek üzere.

semih kaya

--spoiler--
"En önemlisi de Metin Oktay gibi bir Galatasaraylı olmak istiyorum!"
--spoiler--

(bkz: aslan parçası)

makinacıysah günağmız ne

uludağ üniversitesi makina mühendisliği bölümünde girdiğim tek derste sıra üzerine yazılmış gördüğüm, derin anlamlara sahip yakarış.

(bkz: bir abazanın dışa vurumu)

90 larda doğum günü partisi

melodini sikim ya el yelil, yelil yelil...doğum gününde bu arapça parçayı çalmayanı sikiyorlardı. hatta bi keresinde neyse..

* hediye olarak evden biblo veya az kullanılmış mendil götürülürdü.

* yaş pasta alınmaz evde yapılırdı, hatta çoğu zaman yaş pasta değil kek yapılırdı, kek kalıpları modaydı o zamanlar.

* mutlaka doğumgünü partisinin bi yerinde duygusal bir dans müziği açılır ve çekingen çocuklar utandırılırdı.

* hoşlanılan kıza artislik yapmak için saçma sapan hareketlerle rep yapılırdı.

* yine o zamanların modası makarino* çalınır ve saçma sapan figürlerle klibindeki el kol hareketleri taklit edilirdi.

* kolayı içmeye alışık değildik tabi ya da o zamanlar kolada asit fazlaydı çünkü kola mutlaka burnumuzdan gelirdi, ya da ne bileyim biz içmesini bilmezdik.

* velhasıl kelam 90'lar iyiydi ama şu şarkı olmayaydı daha iyiydi o değilde sevmiyosun ama coşturuyor amınısikim.

http://www.youtube.com/watch?v=pto96RqxZw4&feature=related

herkesin ankaralı bir sevgilisi olmuştur

adı pervindi...ankaralıydı...değişik bir kokusu vardı...ankara kokardı...

ben, yağmur, ağladım.

(bkz: mala bağlamak)